GDO masum mu?
TümHaber internet sitesi Bölümümüz öğretim üyelerinden Prof. Dr. Şule Arı ile yapmış olduğu röportaja aşağıdan ulaşabilirsiniz.
Orjinal siteye gitmek için tıklayın.
10.04.2013Onunla olmuyor onsuz da
GDO masum mu?
Çin ve Afrika’da üretilen, ABD’nin GDO’lu diye almadığı 23 bin ton pirince geçtiğimiz hafta Mersin’de el konuldu. Uzun bir süredir gündemde yer almayan GDO, manşetlerde yer buldu.
Aydın ŞAHİNALP
Çin ve Afrika’da üretilen, ABD’nin GDO’lu diye almadığı 23 bin ton pirince geçtiğimiz hafta Mersin’de el konuldu. Uzun bir süredir gündemde yer almayan GDO, manşetlerde yer buldu.
Bilim dünyası Genetiği değiştirilmiş organizmalar (GDO) konusunda ikiye bölünmüş durumda. 'GDO asrın buluşu’ diyenler var; ‘hastalıklara davetiye çıkarıyor’ diyenler de… Bilim insanları arasında bir orta yol yok.
Hal böyle olunca tüketici de ister istemez tedirgin oluyor. Pazarda, markette bir şey alırken içinde GDO var mı yok mu diye endişe ediyoruz.
GDO insan sağlığı için bir tehdit mi, değil mi? Kritik soru bu…
İ.Ü Fen Fakültesi Moleküler Biyoloji ve Genetik Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Şule Arı ve İ.Ü. Onkoloji Enstitüsü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Yavuz Dizdar ile konuya ilişkin münazara yaptık. Söyleşilerimiz sonunda iki farklı görüş ortaya çıktı.
ARI : GDO’YU İNSANLIĞIN YARARINA ZARARINA DA KULLANABİLİRSİNİZ
GDO Nedir?
GDO, Genetiği değiştirilmiş organizmadır. Kısaca GDO olarak biliniyor. Bitkilere müdahale tarımın başlangıcından beri var. Ancak bu müdahale bitkilerin doğrudan genleri üzerinden olmamıştı. Bilimin gelişmesiyle 1980’lerden sonra bu da mümkün oldu. Buradaki temel mantık frankeştaynlar, ucubeler ortaya çıkarmak olmadı hiçbir zaman. Olmayacak anlamına da gelmiyor ama. Bu tam olarak bıçak sırtı bir durum. İsterseniz bu teknolojiyi insanların yararına isterseniz de bir biyolojik silah gibi insanlığın zararına kullanabilirsiniz. Amaç canlıları daha verimli hale getirmek, hastalıklara karşı daha dirençli kılmak, belli bir proteini fazlalaştırmak, büyüme hormonunu zenginleştirerek cüceliğe çözüm bulmak olmalıdır. Genetik çalışmalar hayatımızın her yerinde. Toplumun dikkati en fazla bitkilerde yapılan genetik değişimlerdetoplanıyor. Çünkü biz onları gıda olarak tüketiyoruz. İnsan beslenmesinin çok büyük bölümünü tarımsal ürünler oluşturduğu için bu çok normal. GDO denilince aklımıza genetiği değiştirilmiş bitkiler geliyor. Hatta zehir geliyor.
GDO’LU BİTKİ 15 YIL SONRA PİYASAYA SÜRÜLÜYOR
Bilim dünyası GDO konusunda ikiye bölünmüş durumda. GDO zararlı diyenler var yararlı diyenler de. GDO içeren yiyecekler insan sağlığına zararlı mı? Kansere yol açıyor mu?
Gıda olarak tüketilen tüm ürünlerin güvenlik testlerinin yapılması gerekiyor. Bunun için söz konusu gıdanın GDO’lu olması gerekmiyor. Gıdalardaki tatlandırıcı da kimyasal bir madde. Günlük alım dozu üzerinde ya da altında olup olmadığı test edilerek belirleniyor. GDO’larda ise durum şu: Fark bizim bitkiye kazandırdığımız yeni genin ürünü olan protein. Söz konusu bitki böyle bir protein sentezlemez iken bu yeni proteini sentezler hale geliyor. Herhangi bir madde için belirlenen günlük alım dozunun bu yabancı gen için de belirlenmesi gerekli. Güvenlik anlamında temel bu toksikolojik analizler. Protein ve genlerin bilinmeyen etkileri olabilir. Kaynağı yabancı bir canlıya bakteriye ait olabilir. Bu sebeple çeşitli güvenlik denemeleri yapılıyor. İlk hayvanlar üzerindeki etkisine bakılıyor. Hayvanlara GDO’lu bitki yediriliyor. Alerjik etkisi var mı yok mu diye bakılıyor. Hayvan testlerinden olumlu sonuç alınanlar, kimyasal analize tabi tutuluyor. Ölçüt olarak geleneksel gıda ile karşılaştırılıyor. Her açıdan kontroller yapılıyor. Protein, yağ, mineral, amino asit gibi çok ayrıntılı testlerden geçiriliyor. Ve arada fark var mı yok mu ya bakılıyor. Bugüne kadar yapılan çalışmalarda önemli farklara rastlanmamış. GDO’ ların kanser yapıp yapmadığına ilişkin, bilimsel deneysel çalışmalar yapılıyor. Bir GDO’lu bitki üretildikten piyasaya sürümesine kadar geçen süre 15 yıl kadar uzun bir zamandır.
Örneğin altın pirinç ile ilgili çalışmalar 20 yıl öncesine kadar dayanıyor. Bu çok uzun bir süreç.
GDO’lu bitkilerin biyoçeşitlilik üzerindeki etkisi nasıl?
GDO’lu bitkiler ekstrem çevre koşullarıyla baş edebilecek özellikler kazanmış oluyor. Bu sebeple diğerlerine göre o zor koşullara direnebiliyor. Zararlı böcek, tarım ilaçları, kuraklık, asitite ve tuzluluk gibi ekstrem koşullarda yaşayabilme özelliği kazandırılmış GDO’lar, bu koşullarda yaşayamayan bitkilere göre sayısal olarak aratacağından doğal türlerin olumsuz olarak etkilenmesi söz konusu olabilir. Bu nedenle GDO’lu ürünlerin tarımının kontrollü olarak yapılması gerekli.
DİZDAR: GDO’NUN KANSER YAPTIĞI DENEYLERLE İSPATLANDI
GDO zararlı mı yararlı mı?
Zararlı, bu net bir şey. Beş ay önce Fransa’da yapılan çok net bir çalışma yayınlandı. Genetiği değiştirilmiş mısır yedirtilen fareler, 3 kat 5 kat daha fazla tümör geliştirdi. GDO’nun zararı çok açıkça ortada. Dünyada açlığı gidereceğiz yalanıyla ortaya çıkan firmaların amacı patent koruması altında soylar ortaya çıkarmak ve ticari kazanç elde etmek. 3-4 ay tüketmekle ne olup ne olmayacağını asla öngöremezsiniz. . Yedirmeyle bir şey olur mu? Yapılan çalışma aşikâr açık görüntü veriyor. Bu çalışma sonucunda 'bana ne olur?'un cevabı kendiliğinden ortaya çıkıyor. İnsan çalışması yapabilir misiniz? Tabii ki bu yasak. İnsan üzerinde deneyleri yapamıyorsunuz. Düzenleyici otoritenin bu konuda bir duyarlılığı var mı ? YOK!.. Avrupa Birliği’nin Gıda Güvenliği Otoritesine (EFSA) ben bunu sordum. Dediler ki biz 70-80 kiloluk fare değiliz. Bu tamamen yanlış bilgilendirmedir. Bir ilacı piyasaya vermeden önce 10-12 yıl deniyorlar bir sakıncası olmasın diye. 90 günlük besleme çalışmasıyla çıkarttıkları GDO’ların, 'biz 80 kiloluk fare miyiz?' şeklinde savunulması mümkün değildir. Bu bir ticari ilişkiler yumağıdır. O yumak içerisinde Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi zaten meseleyi kaybetmiştir. Bizim derdimiz bu duruma Türkiye’de düşmemek.
BAKLİYAT ÜRÜNLERİ GÜVENLİ
Nasıl beslenmeliyiz?
Güvenli olan görüldüğü kadarıyla bakliyat. Fasulye, mercimek vs. Sütü açık alacaksınız. Bulamazsanız pastörize alacaksınız.
Siz nasıl besleniyorsunuz?
Az yenecek öz yenecek. Bir yerlerden organik ürünler bulup getirtiyorum. Sütü açık alıyorum. Mercimek gibi bakliyatı mümkün mertebe üretip yerinden getirtmeye çalışıyorum. Ambalajlanmış ürünler bile kurtlanmasın böceklenmesin diye ilaçlanıyor.